9 Ekim 2011 Pazar


Yalnız hissetmenin, yalnızlıktan kötü olduğunu tecrübeye sabit sınadığım bir dönemdeyim. Elimi attığım tüm çiçeklerin yeşil kaldığına inancım giderek zayıflıyor. Bu yüzden elim kolum bağlı geziyorum haftalardır. Çiçekleri seviyorum çünkü. Onlara zarar vermek bir insan kalbine zarar vermekten daha kötü. Niye çiçekler diye sorduklarında, çünkü güzel kokuyor diyebileceğimiz bir olgudan söz ediyorum. Aslında kokuya hiç değinmemek istememiştim, kendiliğinden gelişti her şey. Yaşanan çoğu şey gibi.

Yalnız hissetmek ve yalnız kalmak birbirinden çok farklı, su dolu bir bardağı boş sanmak gibi. Renksiz renkler görmek ve bunların hiçbirini algılayacak durumda olmamak gibi. Ağzını her açtığında susmak tüm bunları gözler önünde yaşamak ve tek bir kişinin de gelip sana neyin var diye sormaması. Tüm gece öksürmek, sessiz sessiz. Bir paket sigarayı bitirdikten sonra kalan son tek ile sigarasızlık çekmek, hem mutlu, yaşanılabilir hissetmek hem de nasıl yaşayabildiğine inanamamak. Zamansız eylemlerin çoğunu zamanında gerçekleştirmek. Acı çekmek, üzülmek, gülmek, güldürmek, mutlu olduğunu düşünmek, uzaklarda birini hayal etmek, onu yanında hayal etmek kendini, başını onun omzunda hayal etmek, büyük bir kahvaltı sofrası hayal etmek sonra, tüm arkadaşlarını içine birer birer yerleştirmek, sessiz kalmak, bulutları düşünmek, oje sürmek, iyi şeyler dinlemek ve bu satırları yazmak. Hepsi, zamansız eylemler öbeğinden geri gidemiyor. Geri diyorum bakın. İleriye bir zaman dilimi yaşamayı bırakalı çok oldu.

Siz bir insanı seviyorsunuz, sonra sevdiğiniz şeyin insan kalıbı olduğu gerçeğini kabullenmekte güçlük çekiyorsunuz. Çünkü davranışlar arası tutarsızlık, kalan son eldivene aynı anda uzanmakla eş değer. Sonra o eldiveni alıp gidiyor, sizin elleriniz boşta kalıyor.

Yalnız hissetmek, ellerinizi cebinizden çıkarmamak oluveriyor birden.



2 yorum:

  1. İnsan yalnız olup olmadığına kendi kendine karar veriyor bana kalırsa..
    Çevrende ne kadar insan olduğunun çok da bir önemi olmuyor çoğu zaman; eğer onların senin yanında mı yoksa seninle mi olduğuna yine sen karar veriyorsun.
    Zihinlerimiz bu kadar kalabalıkken böyle büyük bir kararı onların vermesi ne üzücü; tam olarak ne istediğimizi, neye ihtiyacımız olduğunu ne zaman anladık ki..

    bir de:
    "kendiliğinden gelişti her şey. Yaşanan çoğu şey gibi."

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten haklısın. Bu yönden düşünmek gerek, böyle düşündüğümüzde çözülüyor çoğu şey. İnsan yalnız olup olmadığına kendisi karar veriyor.
    Görmek istediklerimi görüp, duymak istemediklerimizden kaçıyoruz.
    Yalnız kalıyoruz, insanlar arasında.
    Oysa dönüp bakmadığımız için.

    YanıtlaSil