2 Eylül 2012 Pazar

Bir Şarkı, bir Şiir.


Sea Out by Guillemots on Grooveshark

Merhaba.
Eylül'ün gelmesini evde oturup şarkı ve kitaplarla kutladığımız bir gün daha. 
Eylül ayının bu kadar sevilmesinin bir nedeni olmalı. Okulların açılması ve herkesin Eylül'de doğmasını dahil etmezsek tabii. Aslında düşününce Mayıs ayı daha ilgi çekici. Konumuz da bu değil üstelik. 

Bundan iki önce, hatta üç olabilir, kaldığımız ev iki katlı bahçesi olan bir binaydı. O zamanlar bu semte yeni taşınmıştık, üçüncü ya da dördüncü sınıf olmalıyım. Evin bahçesi çok büyüktü, o kadar büyüktü ki ilk bir ay boyunca arka bahçenin bize dahil olduğunu bilmiyordum. Okuldan eve geldiğimde hemen arka bahçeye koşar, annemin hasırlarla hazırladığı oturma yerine geçer ödev yapardım. Yan binamızda Duygu abla dediğim biri vardı, simasını falan hatırlayamıyorum hiç. O da gelirdi bazen, ben ödevlerimi yaparken o not çıkarırdı. Ben daha iki satır yazarken, o bir sayfayı bitirirdi. Çok şaşırırdım, o kadar şaşırırdım ki bir gün gelecekti ve onun kadar hızlı yazacaktım, inanamıyordum kendime, liseye başlayanlar böyle oluyordu demek. Bir erkek arkadaşı da vardı üstelik, notlarını çıkarır, annem bize meyve suyu getirdiğinde o da telefonla konuşurdu. Duygu abla benim için büyümenin ta kendisiydi, onun yaşadıklarına inanamıyordum. Yine bir gün ders çalışıyoruz böyle, aylardan sonbahar, mevsimlerden Eylül. Duygu abla bahçede yere düşmüş kurumuş yaprakları toplamaya başladı. Seçiyordu tek tek. Bir yandan da anlatıyordu, yaprakları sakladığından, biriktirdiğinden, kuru yaprak sesinden. Büyülenmiş gibi dinlerdim. Sonra biz taşındık, tekrar ve tekrar ve yine tekrar. Üzerine çok ev değiştirdik ama Eylül ayını o evdeki gibi bir daha hiç yaşamadım. Şimdi arka bahçesi kocaman olan bir evimiz yok, düzenli olarak sitenin bahçıvanı yaprakları temizliyor. Duygu abla yok, ondan daha hızlı not geçiriyorum, haberi yok. 

Her neyse.
Haftanın şarkısını Guillemots'dan seçelim, Sea Out. I Saw Such Things In My Sleep albümünden. Londra'da kurulmuş bu grup pek tanınmış değil belki ama dünyanın en iyi hissiyatına sahipler. İyi dinlemeler.


Haftanın şiiri ise Nilgün Marmara'dan olsun. Hepimiz biliyoruz aslında, çok öncesine dayansa da mutlaka bu şiir bir yerde karşınıza çıkmıştır, eminim. 

Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum,
kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer.'.. Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! Paniğini kukla yapmış
hasta bir çocuğum ben. Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına niye kimselerizin vermez yollarıma kuş konmasına?
"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.