30 Mayıs 2010 Pazar

Léon! Léon! For Mathilda.

-I don't wanna lose you, Leon.
You're not going to lose me. You've given me a taste for life. I wanna be happy. Sleep in a bed, have roots. And you'll never be alone again.
Please, go now, baby, go. Calm down, go now, go


İt's a gift,from Mathilda..


Filmin sonunda pimi çekerek bu kelimeleri söyleyebilmektir Léon.
Sevgidir, sonsuzluğa.
Güvenmektir,
Saygıdır,
Ölümün soğuk elleriyle vals yapmaktır
Tanrıların dansıdır Léon..
Léon Gary Oldman'dır.
Léon Natalie Portman'dır
Léon Jean Reno'dur.
Léon shape of my heart'dır. Shape of My heart.. '' Eğer sana seni sevdiğimi söyleseydim , birşeylerin yanlış gittiğini düşünebilirdin.''
Son sahnede sevginin tohumlarını toprağa dikerken :' Sanırım burada rahat edeceğiz Léon ' diyebilmektir.
Gözyaşıdır yazgıların sahip olduğu inci tanesinden çoğalan.
Ruhunun solmasını umursamadan son defa birine 'seni seviyorum' diyebilmektir usulca.
Üzerinden zaman geçsede unutmamaktır geçmişi. Pencerelerini geçmişe açabilmektir.
Süt ile arınmaktır.
Küçük bir kızın insanlık dersi vermesidir.
Mathilda - you love your plant, don't you?
Leon - it's my best friend.
Leon - always happy. no questions.
Leon - and it's like me, you see? no roots.
Mathilda - if you really love it, you should plant it in the middle of a park so that it can have roots..

'Hep aynı şey oluyor. Ölümden gerçekten korkmaya başladığında hayatın değerini anlıyorsun. Hayatı seviyor musun, tatlım? '

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Kafatasımın içinde bişey var ve sanki zayıflamak için beyin dalgalarımda spor yapıyor. Bir kii bir kii! Sonra birden amuda kalkıyor ve gözlerime doğru koşuyor. Dayanılmaz. Baya obur bi'şey,evet.

25 Mayıs 2010 Salı

Sinirleniyorum kızıyorum,lavlarla yüzüyorum bir nevi. Hayır,hastalıktan değil. İçten gelen hisler bunlar. Ki ben kuzgunu kargadan ayırt edemem üstelik.
İnsanlara insan oldukları için kızıyorum.Bencillik üzerine kurulmuş şirin köy kasabalarından biriyiz sadece. Sinirleniyoruz, sinirlendiriyoruz.İnsan oldukları; kibri, bencilliği, umursamazlığı ve sevecenliği içlerinde barındıkları için. Sonra duruluyorum,düşünüyorum. Ve yine. Kendime kızıyorum bu kez. Sadece insan olduğum için. Öfkeyi,beklentiyi,çaresizliği hissettiğim için kızıyorum. İnsan olmak bunu gerektirir. Ve ben en sıradan insanı, sahnenin ortasında ışıklarla oynarken bu rolü aldığım için kızıyorum. İçimde insan olmanın acılarını, getirilerini taşımaya mahkum bir özgür olduğum için. Hepimiz lanetli miyiz? Kimse saf ruha sahip değil. İçinde tanecikler halinde dağılmış küçük duyguları barındırıyor. Kimi zaman büyük. Ve bizi yönlendiren tamamiyle bunlar. Kimse saf ruha sahip değil.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Ne yaman çelişki !

Hani hep bana hayran insanlarla birlikte oldum birazda konumları değişmek istiyorum dedin ve bende hep bana hayran insanları reddettim dedim ya, neden bir daha mesaj atmadın ki? En azından gördüğünde selam verebilirdin. Hayır anlamıyorum neden böyle davranmış olabilirsin ki?!

Adsf.

20 Mayıs 2010 Perşembe

"Aslında ben ukala değilmişim sadece tiroidim fazla çalışıyormuş"
Ahaha. Yakın çevreme burdan teşekkürle birlikte sabır diliyorum.
Yanımdasınız,iyi ki varsınız. İyileştiğim an çektirdiklerimin hepsini bana çektirebilirsiniz. Öpüyorum.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Gerçek bölünemez, bu yüzden kendini tanıyamaz; her kim onu tanımak isterse bir yalan olmak zorundadır.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Herkes ve Hiç Kimse Olmak: Bob Dylan Olmak…



'' Şair olmak için bişey yazmanıza gerek yok. Kimileri benzincide çalışır kimileri ayakkabı cilalar. Kendime şair demiyorum. Bu kelimeyi sevmiyorum. Ben trapez sanatçısıyım.
Gözlüy
orum, işitiyorum, içime çekiyorum. Derimin bütün gözeneklerine sürtüyorum. Gözlerimin arasında esiyor rüzgar. Bal topluyorum peteğime. ''


Edit: Bob Dylan için saçmalamak. Benzemeye çalışmak. Olmuş ama di'mi? Çabamı taktir edin,hadi.
Hangi rüzgar attı beni buraya?
Umursamazlık.
Ben kaderci biri değilim. Babam kadercidir,annem kaderci. Kardeşimde öyle. İnsanlar hep kadercidir,memurlar,doktorlar.. Ben kaderci değilim. Ben umursamazın tekiyim. Umursamaz kaderci nerde görülmüş?
Sessizlikleri ve geceleri yazmak istiyordum. Bu baş dönmeside nereden çıktı?
Hayır. Geceler. Çetin dalgalarla gelen. Müziği benliğime birkez sürüyorum bir senfoni çalkalanıyor derinlerde ya da sıçrayıveriyor sahneye. Hayatta tek düşündüğüm.. tuhaf.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Bir tek Begim olsun bana bi'şey olmaaz =)



Kötü bir haber aldıktan sonra söylenen bir cümle. Hey nisan yağmuru, evet evet sen. Yanımda sen olduktan sonra bana birşey olmaaz =) Beni büyüten pınar sütten.. eheum neyse.
Bir Beg var,her zaman ancelik'in yanında olan. Sanki tılsımlı kolye gibi. Yanında olduğu zaman kendini güvende hissediyorsun. Evet,benim bir tılsımlı kolyem var. Cuma günü yanımda taşıyacağım ^^ Ve vee sen Begim,yanlışlıkla gökyüzünden düşecek kadar sakar bir meleksin (:

9 Mayıs 2010 Pazar

Sonunda Nisan ayında vermem gereken dönem ödevi bitti. Geçmiş olsun. Yarın okul yolu taştan. Şans dileyin,geç kaldığım için hırpalanmiyim :pörtlekbakansmiley:

Şimdi sadece gün ışığına yürüyorum,nedensiz.



Çetin dalgalar bedelli bir yalnızlık ile aşağı çekiyordu. Atladım ve uçamadım, rengimi kaybettim. Gözlerimi tekrar kapadım ve kaybettiğim masada ruhumu bir kez daha ayaklar altına aldım.

Işığı aradım ruhumun derinliklerinde. Karanlığa gömüldüm. Gün ışığı gerek,yeteri kadar. Biraz daha acı,gerek var mıydı? Bilmiyorum.


Şimdi sadece gün ışığına yürüyorum,nedensiz.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Within Temptation- Forgiven



'Neden önce ben gitmedim? Neden kader beni kandırdı? Herşey o kadar yanlış ki.
Neden beni sessizlikle başbaşa bıraktın?'

Harika bir şarkı. Sürüklediği ruh hali.. İnanılmaz.

7 Mayıs 2010 Cuma

Anne Hatun'a hediyesini iki gün önceden verdik. Saklayamazdım ben onu. Olsun iyi böyle. Beğendi,evet. Mutlu olduum.

6 Mayıs 2010 Perşembe

İnanmadığın bir şeyin peşinden nereye kadar gidersin?

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Günler 48 saate çıkarılsın istiyorum. Evet ya!

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir kuzgun neden bir çalışma masasına benzer?

Bir kuzgun neden bir çalışma masasına benzer biliyor musun?
hiç bir fikrim yok.Güzel.
Aslında karşınızdaki kuzgunu baz alırsak neden çalışma masasına benzediğini söyleyebilirim. Matematik sınavı vardır,evet. Ama bunun bir önemi yok. Çiz üstünü. Tamam oldu.

Alice in wonderland. Üstelik Tim Burton'nın dünyasından. Harikaydı,kesinlikle! Begim ile birlikte izlemek,şuh kahkahalar atmak, tavşanın cebinden büyüten kek çıktı lan!?,Hatteeğr! diye yorumlar getirmekte filmi orjinal kıldı. Başlı başına orjinaldı ki zaten. Hayal dünyası ilgi alanı olanlar için kaçırılmaması gerek. Ayrıca Johnny Deep ♥ yani. Helena Bonham Carter'ın da eli kanlı kraliçe olarak karşımıza çıkması oldukça keyifliydi. Nasıl o hale gelebildi yahu?! Tanrım. Sözün özü,gidin izleyin. Geçmişe,çocukluğunuza dönün. Biz öyle yaptık. Mavi tırtıl falan.

Artık bazı günler kahvaltıdan önce 6 imkansız şeye inandığım olur.