28 Haziran 2010 Pazartesi

Miiiimm =D

Nisan yağmurum mimlemiş. Öperim. Çok teşekkür ederim kelebeyim, bitanesin .*

1. Hangi işleri yarım bırakırsın yada bıraktığın neler var?

Bugünün işlerini hep yarıma bırakırım. Ehueh.

2. Yakın zamanda kaybettiğin biri var mı?

Soyut anlamda evet, ama genellersek hayır. Şşt! Nazara inanırım ben.

3. En ağır bulduğun, sana dokunan bir yemek var mı?

Et yemeklerinden haz etmem hiç. Barbunya bir de evet, Begimde bahsetmiş. (L)

4. Cinsellik ve aşk anlamında unutamadığın biri var mı?

Hayır, o tür takıntılarım olmadı. Hepsi insan evladı değil mi? Unutulmak için var.

5. Çocukken sevdiğin çizgi filmler?

Kespııır. Ama sırf Ay Savaşçıları için eve hızla geldiğimi hatırlarım. Bir de tatlı bir cadı vardı neydi ismi?

6. Blogger'a ne zaman kayıt oldun? Kim vesile oldu? Nereden duydun?

Ben yeniyim bre. Begim sayesinde geldim buralara. Kendisine kepçe dolusu teşekkürlerimi iletiyorum. Blogeer blogeer derken derken burdayız işte, öperim.

7. Çok paran oldu neler yaparsın?

20 dk içinde o çok para suyunu çeker, yemin edebilirim. Ama her zaman kocaman bir kitaplığım olsun istemişimdir. Evet.

Sevgili Mimlediklerim;

http://amaveucnokta.blogspot.com/

http://onur-konya.blogspot.com/

http://darkmirror7.blogspot.com/

http://jones--mel.blogspot.com/

http://elisathebloodycountess.blogspot.com/









İstanbul, son part.



Tenhalarına sıkıştırılmış hayatlar,
Düpe düz, düzenbazlık
Düze düz, düzen bazdık.
Kimimiz baktı sadece, birimiz gördü.
Ötekine söylemedi, beriki duymasın diye sustu.
Gördüğünü yakalayamadı, hayaldi ve uçtu.
Gündüzü olmayan hayaller, gecesinde kurulmamış üstelik..
Ne sahibi var ne de sahipsiz.
Anlamsız sözlerin hüküm sürdüğü düşlerde,
Kabuslarıyla top oynayan bu rüya..
Denizinde mavi, Çamlıcada yeşil.
Düpe düz zalimlik bu yaptığın,
Ulaşılamayacak tepende özlem bırakmak..
Katıksız, saf ve hayalli,
Gündüzüne merhaba İstanbul..




* Gecenin bir yarısı yazmak için uyanmak, yazmak ve sonra gönül rahatlığıyla tekrar uyumak.

27 Haziran 2010 Pazar

-Senin için ölebilirim.
dedi.
- Benim için çoktan öldün..
dedim.

Cesetini alıp odadan çıktı.

25 Haziran 2010 Cuma

Birşeyler sorun, hadiiğ.

Birşey mi sormak istediniz? Sizi uğraştırmadan hemen link veriyorum.

http://www.formspring.me/Ancelik

Taratatam!

Sorun hadiiğ. ( Buster bak, ğ'lerden kurtulamıyorum.)

23 Haziran 2010 Çarşamba

Birşey yazıcaktım ve sonra unuttum. Neyse, telafi olarak buyrunuz.

Saybia - The Second You Sleep

11 Haziran 2010 Cuma

Duyguları sevmiyorum, evet doğru duydunuz sevmiyorum. İnsancadır çünkü. Fazlasıyla gerçek ve her masanın altındadırlar. İnsanı çepe çevre sarmış bir yün yumağını kim sevebilir ki? Bu yün yumağının ucu Tanrıda üstelik. Ne zaman açılacağı meçhul. Bir baloda açılır belki, beğeni olarak ya da doğumda gülümseme, ölümde gözyaşı. Başkasının mutluluğunda aşk olarak filizlenirse ne olur? Tanrı gülümser. İyi sınıyorum diyerek.
Evet, iyi sınıyor. Başkasının mutluluğunda yumağının açılması kadar talihsiz bir olay olamaz, değil mi ama? Yumak açılır, duygular çevreye serpişir. Geri kalanları toplarsın, yarım olarak. Kırılmıştır. Eline batar. Kan süzülür. Duygular kesmiştir dilini. Susarsın. Susmanın her çeşitini öğrenmişsindir. Sustukça açılır yumağın. Sağlam kalan parçalarınla toplarlamaya çalışırsın, olmaz. Daha çok karışır. Her yer kan içinde.
Susarsın.
Sustukça açılır.
Dağılır.
Başka mutluluklar çoğalır.
Tanrıya yalvarırsın. Ucunu bırakmasını beklersin.
Beklersin sadece.
Yapabileceğin tek şeyin bu olduğu gerçeği anlaşıldığında yumağın ucunu bırakır Tanrı.
Geçmişsindir engeli.
Gülümsersin ya da bakarsın anlamsızca.
İp yığınını üzerinden atıp açık bırakılan kapıya yönelir, çıkarsın.
Hava soğuktur. Rüzgar yüzüne çarpar ve sağ parmağında bir yara.
Asla tamamen yok olmaz.

6 Haziran 2010 Pazar

İstanbul, I.







İnsanlar ve 5 Tl'lik saatler?!

[*] Bir İzmirlinin dilinden İstanbul;

Perşembe günü sevdiğim insanlarla( bir kişi hariç,öperim) İstanbul yolları taştan dedik ve uzun süren yolcuğu geçirdik başımıza kasket niyetine. Havanın sıcak olması cabası. Güneşe yolculuktu bir nevi. İstanbul İstanbul İstanbul. Tek kelime ile anlatılabilir aslında. İnsanlar. Evet, insanların farklılıklarını en iyi dillendirdikleri yer burası. Parklarında,meydanlarında farklı gözler, gülümsemeler ve soğuk çayın şekeri gibi yüzler. Sessizler ve düşünceleliler üstelik.
Sabahın erken saatleri, kimse yok vapurda. Arabalar ve sigaradan keyif yaratan insanlar. Sessizler, manzarayı ve martıyı sevmiyor gibiler. Belki alışmışlardır, kim bilir. Ama ben asla o manzaraya arkamı dönmezdim, bu huzur dışı bir davranış. Güneşin o muhteşem renk oluşumu ve denizle birleşince gökkuşağının 8. harikasını oluşturması.. Cennet kapıları açılmışken, neden gözlerimi kapatmalıyım ki? Martıların sesi.. Kuzgun değiller hayır. Güneşin gücünü alıyorlar. Deklanşörüme yansıyan resimde görebiliyorsunuz bunu, hı hı.

Eminönü Güvercinlerini kuzgunlardan ayırt edebildim,sevinin.
Seviyorum bu insanları,evet evet. Her yerde karşımıza çıkan o, 5 Türk Lirası tutarındaki saatleri de seviyorum. Satıcıları çok şiveli, şirin. Eminönündeki alt geçiti kullanırken dünyanın kirinden ten rengini unutmuş, yaşamayı siyahlar arasında oturduğu yerdeki görüş alanı olan insan ayaklarından ibaret sanan ve 500 yıllıkmış gibi görünen, İstanbul onun üzerine kurulmuş sanki, o adamı da seviyorum. Ruhundaki beyazlığa özlemi biliyorum,biliyorum. Onu seven birinin olması.., bunu duyduğunda gülümseyecektir. Belkide gülümsemez. Neyse, çiz üstünü.

Çamlıca. Gazoz reklamlarından tanırız burayı. Ve kenti kucaklayan ağaçlarıyla. Uzun bir aradan sonra yine aynı manzaraya tanıklık etmek gerçekten keyif veren bir duyguydu. Düşündüm, düşündüm evet. Kuzgun sevenlerde düşünebilir,olabilir. ' Hayaller,gerçekler. Ayrı köprü üzerinde aynı yolcu. Biz hangisini seçmeliyiz? Eğer hayali seçersem gerçekler suratıma çarpar peki ya gerçekler? Söyleyeyim size; gerçekleri seçmek gibi bir şansınız yok. Onları yaşarsınız. Çamlıcanın tepesinden hayallere bakıp, sıcaklığı elinizi yakan çay bardağının gerçekliğini hissedersiniz. Evet, hepsi bu.'
**
Devam etmeyi düşünüyorum. Bekleyiniz. Orda kalınız. Hiç ayrılmayınız. Tamam. Bitti.

1 Haziran 2010 Salı

Giderek siz oluyorsa bütün bir kalabalık
Yüzünüz yüzlerine benziyorsa, giysiniz giysilerine
Ansızın bir hastanın kendini iyi sanması gibi
Gücünüz yetse de azıcık bağırsanız
Bir yankı: durmadan yalnızsınız
Durmadan yalnızsınız.
(E.C.)