8 Ekim 2011 Cumartesi

Bazı zamanlar, görmediğimiz çoğu şeye inanmak isteriz. Bu inanca öylesine kaptırırız ki kendimizi, biri yanımıza gelip ‘yanlış zaman’da olduğumuzu söylese, ona saati soramayacak kadar şaşırırız. Kabullenmek istemeyişimiz bundan kaynaklı. Bir süre sonra bizi uyaran o kişiyi unutup, yanlış zamanda yaşamaya devam ederiz. Sonra kaçınılmaz tutarsızlıklar başlar, tam siz uyanacakken bir bakarsınız gece olmuş, yıldızlar doğmuş. Yadırgamazsınız önce, hatta bu size eğlenceli bile gelebilir. Ama sonra karanlığın ortasında kahvaltı yapmak canınızı sıkmaya başlar, üstelik birlikte şarkı söyleyeceğiniz zamanlı biri de kalmamıştır etrafınızda. Nereye baksanız, yerinde olmayan bir şeyle göz göze gelirsiniz. Size ait olmayan bir evrende, bir zamansız dilimi yaşamaya mahkum olduğunuzu hissedip, sesleneceğiniz kimsenin kalmamasına üzülürsünüz. Tüm bunlar tek mevsim yaşamanıza neden olur. Sürekli bir Eylül ya da Salı’dasınızdır. Sonra, omzunuza uzanan bir el hissedersiniz. Gülümseyip, sizi ait olmadığınız o sokaktan alıp çıkarır. Üstelik nasıl bir kahvaltıdan hoşlandığınızı bile henüz söylememişsinizdir. Bir anda üç ay birden atlarsınız. Geçmişiniz ya da önceki bir yaşamdan tanıdığınız o gülümseme, sizi doğru zamana taşır.
 Ve olması gereken kişi, sizin yanlış zamandaki yerinize yerleşir. Siz de bir başkasının doğru sandığı zamanda yer alırsınız.

- Böylece zamanlar arası düzensizlik, tek bir gülümseme ile çözülür.

Tek bir gülümseme diyorum bakın, evrenden çok şey dilememek gerek.

- bir başka ekim.

2 yorum:

  1. "Gözlendiğinde, zaman hızlı ilerlemez. Gözetim altında tutulduğunu hisseder. Ama zaman, bizim dalgınlıklarımızdan yararlanır.Belki de iki zaman vardır, gözlenilen zaman ve bizi değiştiren zaman." demiş Camus.
    En iyisi sürekli dalgın gezmek sanırım.

    YanıtlaSil
  2. Camus'un bu sözü çoğu şeyi açıklıyor. O kadar ki, üzerine söz bile bulamıyorsun. Söylediğin gibi, en iyisi sürekli dalgın dolaşmak. Gözlenilen zamandan uzak durmak. Değiştiren zamanda yaşamak.

    YanıtlaSil