13 Mart 2011 Pazar

tahmin etmesi zor.



Güneşli bir gün.
Burada bahar erken başladı. Birkaç gün sonra ne olur bilmiyorum. Buraya birşeyler karalamayı gerçekten özlemişim, bu ayrı. cümlelerim bile basitleşmiş baksanıza.  yani noktalama işaretlerine bile aldırış etmiyorum. etmem gerekmiyor zaten, umursamazsınız değil mi? öyle olmalı. en doğrusu. düşünsenize, bir cümlede virgülün daha çok önem taşımasına özne kırılmaz mıydı? 

Hani İstanbul'da ilk olarak insanlar ve beş liralık saatler dikkatimi çekmişti. sanki her köşe başına yayılmışlar ve gözlerinize alışkanlık yüklüyorlardı. işte öyle. yani söylemek istediğim, nereye baksam güzel bir cümle, ben onlara baktıkça anlamlaşan birkaç güzel ağaç ya da elmalı turta. ne biliyim, tatlı bir tuhaflığı var.

Bugün biraz yürüdüm. binaların üzüntüsü korkunçtu. daha önce kimse onlara benim baktığım gibi bakmamış. her adım attığında elinden tutup kaldıracakmış gibiydiler. canlı sanki. yollarda hiç çiçek görmedim, ilginç. Ve sonra eve gidip biraz Pink Floyd dinledim. bugünlerde yapabileceğim daha iyi birşey yok.

Ve şimdi, hep beraber bunu dinleyip kahvelerimizi yudumluyoruz.

* yok hayır, Pink Floyd dinleme saati değil henüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder