20 Kasım 2011 Pazar

Duyulmayacağımı bildiğim yüksekliklere çıkıyorum.

Her adımı attığımda yeraltındaki bir yükseklik aşağı çekiliyor. Sanki tüm düzen bozulmuş ve sabit kalan sadece bizlermişiz gibi. Ama öyle değil. İnanın bana değil.
Düzen çok farklı.

Mesela senin ne kadar üşüdüğünü fark etmeden kalkıp ceketini askıya asanlar var.

Mesela senin sabahları kahve içtiğini bildikleri halde senden gizli tüm fincanları saklayanlar var.

Mesela üzülmeyi bilmediğini söylediğin halde mutluluğu paket yapıp, farklı kıtalara gönderenler var.

Aklım almıyor. Sonra nefes alıyorum. Zaten hep düzensiz yaşadığımı hatırlıyorum, yemek masasındaki tabakların ve sohbetlerin giderek azalmasıyla hayat boyu kimsenin sabit kalamayacağını öğrenmiştim, geç değildi ama geç sayıldı.

Bir şeyler yaşamaya başladığında, aynı zamanda tüketmeye de başladığımı çok geç anladım.

İçindeydim, sonu olmayan devrik cümlelerin..

365’ten sonra 366 diye devam edildiğini, 24 saatten sonra yeni bir gün olmadığını ve en sonunda zamanın sadece geç kalmamak için icat edildiğini öğrendim.

Bazı şeyleri çok geç öğrendim evet, ama öğrenemediğim tek bir şey oldu; dokunduğun insanların çok uzakta, sana ulaşamayanların ise en yakında olduğu öğrenemedim. Bir türlü.

1 yorum:

  1. Bi de üzmem diye gelip darmadağın edenler var.
    İnsan ne yazık ki sindire sindire yaşamadan, kendinden bi şeyler eksiltmeden öğrenemiyor ya da öğrenmek istemiyor.

    YanıtlaSil