31 Ağustos 2010 Salı

Ne ironi ama.

Gurur yaptığımı düşünmüyorum.
Hayır, sahip olduğum sadece bu değil aksine ihtiyacım yok. İhtiyacım olan şey zaten eninde sonunda beni bulmaz mı? Tıpkı sohbaharda dalda kalan 'son' yaprağın düşüşü gibi. Yerçekimi günah keçisidir aslında Newton bu ayrıntıyı anlatmadı sizlere, şşt! Asıl gerçek olan neden toprağın ucubeliği. Sessiz ve çekici bir şekilde fısıldar hep durmadan. Yaprak duymazdan gelemez, imkansızdır. 'Gel, sarıl bana. Gücümü keşfet!' Oysa adi bir sinsiliktir bu yaptığı. Söylemek istediği ise tam olarak farklıdır. ' Gel ve hisset kızgın kumlarımı, ölümü benimle tat. Ya da sarar o dalda fütursuzca.' Unutmayın, bir duayen der ki; İnsanı öldürmeyen şey tuhaflaştırır. Etik bir somutluk gösterdim sizlere, gelin ve anlayın. İşinize gelirse.

Kendinden taviz vermeyen fedakarlık kelimesini bilmeyen biriyim. Ah hayır, bu derece beylik laflar etmeye hiç gerek yok. İnsan saniyenin dörtte biri hızıyla değişir. Mutlak iyi yoktur bana göre, mutlak kötü de. Ve insan bu iki paralelde gider gelir. Fedakarlık bu kısımda yer alır. En iyi insan bile gün gelir katliamın habercisi olur, bilinmez. Ya da arkanıza bakın. Durun, sessiz olun, arkadanızdaki o kötü adamı görüyor musunuz? Beyaz savaşçınız değil mi? Ah şaşırmayın bunu size söylemiştim. Eğer insanlara güvenmeye devam ederseniz üzgünüm ama canınız acıyacak. Şimdi fedakarlık zamanı, çanlar sizin için çalıyor. Arkadanızdaki kötü adamı cehenneme göndermenin bir yolunu bulduktan sonra sevdiğinize veda edin. Çünkü biz insanoğulları fedarlık lafını duyduk mu, ilk olarak sevdiklerimize veda ediyoruz. Ve fedakarlık gibi insani bir maskenin ardına gizleniyoruz, sizce nerede hata yaptık?

2 yorum:

  1. Yaprağın toprağa düşme nedeni,toprağın cazibesi yada çağırması değildir.Yaprağın kendi içinde anlamını yitirmesidir,sonsuz baharın olmadığını
    görmesidir,umutlarını kaybetmesidir,dal ile yer arasında bir fark kalmamasıdır,ölümün ta kendisidir.

    YanıtlaSil
  2. " Yerçekimi günah keçisidir aslında Newton bu ayrıntıyı anlatmadı sizlere, şşt! Asıl gerçek olan neden toprağın ucubeliği. Sessiz ve çekici bir şekilde fısıldar hep durmadan. Yaprak duymazdan gelemez, imkansızdır. 'Gel, sarıl bana. Gücümü keşfet!' Oysa adi bir sinsiliktir bu yaptığı. Söylemek istediği ise tam olarak farklıdır. ' Gel ve hisset kızgın kumlarımı, ölümü benimle tat. Ya da sarar o dalda fütursuzca.' "

    şurası var ya... çok başka, çok güzel. ancelik'den fena yazılar devam ediyööör.

    o değil de "hüseyin usta"nın baktığı bakış açısı da fena. sanırım simgeler ne tarafa doğru çekersek oraya doğru hareket ediyor ve her birimize farklı anlamlar ifade ediyor. önemli olan o benzetmenin tadını çıkarmakta sanırım. bence yani.

    YanıtlaSil