11 Haziran 2010 Cuma

Duyguları sevmiyorum, evet doğru duydunuz sevmiyorum. İnsancadır çünkü. Fazlasıyla gerçek ve her masanın altındadırlar. İnsanı çepe çevre sarmış bir yün yumağını kim sevebilir ki? Bu yün yumağının ucu Tanrıda üstelik. Ne zaman açılacağı meçhul. Bir baloda açılır belki, beğeni olarak ya da doğumda gülümseme, ölümde gözyaşı. Başkasının mutluluğunda aşk olarak filizlenirse ne olur? Tanrı gülümser. İyi sınıyorum diyerek.
Evet, iyi sınıyor. Başkasının mutluluğunda yumağının açılması kadar talihsiz bir olay olamaz, değil mi ama? Yumak açılır, duygular çevreye serpişir. Geri kalanları toplarsın, yarım olarak. Kırılmıştır. Eline batar. Kan süzülür. Duygular kesmiştir dilini. Susarsın. Susmanın her çeşitini öğrenmişsindir. Sustukça açılır yumağın. Sağlam kalan parçalarınla toplarlamaya çalışırsın, olmaz. Daha çok karışır. Her yer kan içinde.
Susarsın.
Sustukça açılır.
Dağılır.
Başka mutluluklar çoğalır.
Tanrıya yalvarırsın. Ucunu bırakmasını beklersin.
Beklersin sadece.
Yapabileceğin tek şeyin bu olduğu gerçeği anlaşıldığında yumağın ucunu bırakır Tanrı.
Geçmişsindir engeli.
Gülümsersin ya da bakarsın anlamsızca.
İp yığınını üzerinden atıp açık bırakılan kapıya yönelir, çıkarsın.
Hava soğuktur. Rüzgar yüzüne çarpar ve sağ parmağında bir yara.
Asla tamamen yok olmaz.

1 yorum:

  1. Tanrıya yalvarırsın ucunu bırakmasını istersinde
    aslında istemezsın çünkü acılarından zevk alıyorsundur artık.o.g.diyorki acı çekmeyen insan
    yaşamayı bilmezmiş!

    YanıtlaSil