29 Kasım 2010 Pazartesi

Biliyorum, günlerce aradığım o almanca kitabı çok zaptirik bir yerden çıkacak ve ben işte o zaman, çok içten bir küfür salliciim.

sakinleşelim
hayat sevimli
düğmeleri balıklar gibi tıpkı
öyle.

28 Kasım 2010 Pazar

Nisan Yağmuru.


i wanna fly, never come down,
and live my life,
and have friends around.

HerkasımdabizberaberıslanırdıkNisanYağmuru'yla.

Belki de çok geç bu yazı için. Ama nasıl başlamam gerektiği konusunda en ufak bir fikrim olsa yapraklar gibi dolana dolana yazmazdım kii. Her neeyse, Merhaba canım. Bu yazıyı okuduğunu biliyorum ve şu an nasıl gülümsediğini de tahmin edebiliyorum. Hatta ekrana hafifçe yaklaştın bile, değil mii? : ) Ama dur bir saniye, sen şu an konserdesin ki. Aa.

Küçük Prens'in söylediği gibi: ' Herkes talihsizliklerinin ciddiye alınmasını ister. ' Evet, herkes talihsizliklerini ciddiye alan birilerini ister yanında. Bu öyle bir zamirdir ki, artık her anı ciddiye alırsın onunla. Sıkılmazsın, bazen sadece susarsın. Yaptığımız gibi, ama çoğu zaman şen kahkaha sesleri eşlik eder yağmurlu bir günde yolumuza. Düşünüyorum da, zaman nasıl hızla geçiyor böyle. Sanki dönmedolabın tepesindeyiz ve hızla yükseliyoruz. Sadece yükseliyoruz, farklı bir dolap bu. Tanrı'nın doğum günlerimizde bize bahşettiği sevimli eğlence türlerinden biri sadece. Ve sonra oradan atlayıp atlı karıncalara biniyoruz. Sen beyaz, tek boynuzlu bir atın üzerindesin, ben ise balkabağı bir arabada. Kendi etrafımızda dönüyoruz, kahvemin buharını uzaklaştırıyorum ve sen çayını yudumluyorsun, her zaman çayı daha çok sevmişsindir. Ama yine de sıcak içemeyiz ki, dimi ama dimi? : ) Hayatımız renkli balonlar gibi. Ya da düğme gözlü balıklar. Farklı ve eğlenceli. Kimi zaman durgun belki, ama ben yine de, yine de ben, çoğu zaman kırmızı sarı turuncu mavi yeşil balonları olan bir taçların başımızda olduğunu düşünüyorum. Kedi gülümsemesi gibi bir dostluk.. Kedilerin ne kadar şirin gülümsediğini biliyor muydun? tabii ki. Özellikle aklımda hala minicik hali olan, o beyaz pamuk kedin. Hayvan sevgisini bile senden mi gördük biz kızım, oha. :P
Gökkuşağından gözlüklerimiz var. Nereye baksak rengarenk herşey. Birbirimizin karşısında değil, yanındayız. Birlikte bakıyoruz gökyüzüne. Deniz kenarında kumdan hayaller yapan iki küçük kızdık Beg'im. Ve şimdi aradan 4 büyük sene geçti. Ve hala daha kumdan hayaller inşa ediyoruz. Ama arkamızda okyanus sonsuzluğunun olduğunu biliyoruz artık. Tuzlu havanın etkisiyle, o sonsuzlukla, pembe bir tekne ile hangi hayatlara sahip olduğumuzu öğrenme zamanı. Bu sene de birlikteydik, ve seneye, daha sonraki sene, en seneye.. Bu son değil, daha yolun başındayız değil mi? Pudra şekerliğinde seneler Beg'im. iyi ki doğmuşsun.

Aynı pamuk şekerini paylaşmadığımızı düşünmek...
Yanii bilmiyorum kızım, iyi ki vardın. İyi ki varsın.
Yok olduğunu düşünmek..
Dehşet verici lan, oha. 
Öperim. 
Ancelik.

25 Kasım 2010 Perşembe

heavenplease.



Yorgun ve yaşlı kız.. gölgesi zıplayıp, koşarken onun hızına yetişemiyor, daha da yoruluyordu. Yorulduğunu gördükçe daha hızlı koşuyordu gölge. Yaşlı kız taşlara takılıp düştüğünde ise, mor elbisesinden çekiştiriyordu onu. Sürüklüyordu gölge, sürükleniyordu kız. İğne deliğinden hayaller geçiriyordu. Ve gölgesi bir bir dikiş atıyordu mor elbiseye. Sürükleniyordu, hayalleri dikiş tutmuyordu. Korkuyordu kız sessizce, iğne elinde zıplıyordu gölge, zalimdi. Karanlıktı ışık gibi..

MİM! mimlenmekgüzelşey.

Yazılarını her zaman değerli bulduğum, severek izlediğim deepblueeagle, çok kepçe dolusu teşekkürler. Nutella %13 fındık tadında günler diliyorum. Daha iyisi olamazdı, di'mi? Sevgiler deep! O zaman, ne yapıyoruz? Dinlediğimiz şarkıyı hediye ediyoruz. 

Nırınırırıım.

  1. En sevdiğiniz kelime: Cidden.
  2. Nefret ettiğiniz kelime: Tamam o zaman. ( Kelime sayılmaz aslında, dimi? neeyse.)
  3. Ne sizi heyecanlandırır: Yeni bir şarkı yahut film.
  4. Heyecanınızı ne öldürür: İnsanlar.
  5. En sevdiğiniz ses: Alışveriş poşetlerinin sesi. Aa hayır, fotoğraf makinesinin 'click!' sesi diyelim.
  6. Nefret ettiğiniz ses: Tırnağın zeminle buluşmasından hemen sonra oluşan o tiz ses.
  7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz: Fotoğrafçılık.:kalpkalp:
  8. Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz: Çizim. Bir ressamın yetenekli ellerine sahip olmak isterdim, fazla uzağa gitmeye gerek yok.
  9. Kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz: Clementine Kruczynski.
  10. Nerede yaşamak isterdiniz: Seattle.
  11. En önemli kusurunuz: Bazen gerçekten saçma davranmak, olur ya hani.
  12. Size en fazla keyif veren kötü huyunuz: Umursamazlık.
  13. Kahramanınız kim: Van Helsing. Dur, Kaptan Mağara Adam'ım var benim, bilin!
  14. En çok kullandığınız kötü kelime: Oha lan, çok oha!
  15. Şu anki ruh haliniz: üçbuçuk.
  16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler: Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
  17. Mutluluk rüyanız: Deniz kenarı, yağmurdan sonraki o huzurlu hava, hafif rüzgar, kızıl saçlarımın o rüzgarla dans etmesi, 64 model chevrolet, Bob Dylan, Wayfarer gözlük.
  18. Sizce mutsuzluğun tanımı: Gülümsemeye değer nedenler bulabilmek. Ama düşünün, hangimiz tam olarak mutlu olduk ki? Her zaman daha fazlasını istemedik mi?
  19. Nasıl ölmek isterdiniz: Yalnız.
  20. Öldüğün zaman cennete giderseniz Allah’ın size ne söylemesini istersiniz:  Fena sayılmazdın, en azından gülümseyerek yaşamaya çalıştın.

Mimlediklerimdir, candır;
* Rory.
* Hayalci.  
* Hazel.

17 Kasım 2010 Çarşamba

MİM! bizsizegeldikmimlendik.


Pek değerli blog arkadaşlarımdan deepblueeagle mimlemiş. Kendisine buradan kepçe dolusu teşekkürler atıyorum, yakala deep! Gerçi geç yazılmış bir mim oldu, affediniz. Yaşamakla meşguldum. Tam mimlenmenin sevincini yaşıyor ikeen, bir de gördüm ki, yazılarını severek takip ettiğim çok değerli LeaNDeR's de mimini esirgememiş. Sevincim tavan yaptı, tüm gün sırıtık dolaştım. Çok teşekkür ederiim. Bu tadımlık şarkı sizler için gelsin gençler. ( bknz. bu tadımlık şarkı )

Garip alışkanlıklarımız ve yapamadıklarımız nelerdir?

* Mesela ben parmaklarımı eşit aralıklarla ayıramam. Serçe parmağım çok ezik kalıyor diye üzülürdüm küçükken. Ordan kalma bir 'yapamama' durumu. 

* Ve ben yemek yerken sırayı takip etmem. Hepsinden aynı anda yeme garip bir alışkanlığım vardır. Nisan yağmuru şaşırır buna, ama bence böylesi daha şirin. Bir kaşık çorba, bir çatal salata, bir yudum içecek, bir ısırık elma, bir kaşık ana öğün, bir ısırık tatlı.. sıranın ne önemi var ki?

* Bir kitap okumadan önce ya da ders çalışmadan önce mutlaka saçlarımı örerim. 

* İlk kez gittiğim bir mekanı öncelikle inceler, sonralıkla orada daha önce ne tür yaşanmışlıkların olduğunu düşünürüm.

* Ve ben hala daha kızılderili soyundan geldiğime inanırım. Alışkanlık.

* Nutella seni tüm alışkanlıklarımdan daha çok seviyorum.

* Biriktirip biriktirip blog yazısı okumayı severim meseladır.

* İnsanların yüzlerindeki ifadeleri incelemeye bayılırım. Ve fularları severim.

* Sıkıldığımda dudak büzer, balık gibi kalırım.
* Grip mikrobu bedenimi ele geçirdiğinde  burnum kızarır.

* Ve vee en önemlisi, bağımsız sinema bağımlısı olarak odamda film izlerken kahve içmeye bayılırım. Kahveyi muzlu bardakta ve ılık olarak içerim. Sıcak kahve sevmiyorum ki, içemem ben öyle. dilim yanarsa filmden bişey anlamam. ( alaka durumunu aramayın sakın, yok ) 

Bize geldiler mimlendiler;







10 Kasım 2010 Çarşamba

onsekizkırksekiz


' Bugün seni hiç görmedim ' diyen kişi sayısı, gün içerisinde kantinde aynı kişilerle gözgöze geldiğin kişi sayısına eşit değilse, bu denklemde bir tanımsızlık var demektir. Dimi ama dimi? 



Notyaziyimdedim: Matematik çalıştım ben az önce, evet.

*küçüknotyine: Oysa gereksiz 'ben' zamiri kullanımına karşıydım, öyleydim.. 

6 Kasım 2010 Cumartesi

Naber?








BENASLINDAUYKUYUSEVERİM.

Sabahları uyanmak için üç alarm kuran ve bu alarmların isimleri sırasıyla; 'Uyan falan.', ' kalk bence yani.', 'bu saatte uyanmışsan kasma artık devam et.'  olan diğer insanlar; bir kulüp sözleşmeniz falan var mı? tam olarak nereye imza atmam gerek?

5 Kasım 2010 Cuma

Sonsal bakış.

Çok dramatik veya mutlu bir son istemiyorum. Sadece arada kalmış, eğreti bir son. Herkes nasıl istiyorsa öyle bitirsin. Mesela ben çilekli dondurma tadı alırken o sondan, sen fa diyez sesi duymalısın.