31 Mart 2011 Perşembe

Yani, insanlar bu gözlüğü seviyor.

28 Mart 2011 Pazartesi

siz, saatleri yaşadınız. zamantaşlarını. niceldir saatler. adsızsırlar. renklerini, kokularını kişiselliklerden alırlar.
aylar birbirinin içinden yürüyebilir. ağustosta bile marta gönderme vardır. yine de gönderme mevsim mantığıyla sınırlıdır.
günlerse bambaşka. bir günün öbürünün önüne geçmesine izin yok. günün gizi hem kişiselliğimizde, hem de onun kendi kişiselliğinde.
siz, saatleri yaşadınız. henüz sözcük haline dönüşmemiş, ya da bir sözcük karşılığı oluşmamış durumlar yarattınız. tanığınızım. 

..


bulutlu bir günde, bana Cemal Süreya'dan bahsedersen eğer dünya daha güzel olabilir.

24 Mart 2011 Perşembe

Hani ailenizle zorla piknige gidersiniz ya. işte öyle,

boştan hissediyorum. ve birkaç gün daha böyle hissederek hayatıma kaldığım yerden devam edebilirim. mesela düşünün, çatalı zeytine batırıyorsunuz ama o yeşil zeytin malca zıplayıp yere düşüyor. yani bahsetmek istediğim tam da bu anın duygusu. bu güzel havalar bende böyle bir etki bırakıyor işte. oysa mart kötü başlamıştı. üşümüştük, kalınlı ceketler giyip dershaneye gitmiştim bundan çokaz gün önce. niye şimdi güneşli ki. niye yani. çokgüzellan. insafsızlık. şu sınav günü gelse geçse, ben daha normal cümleler kursam. ne hoş olur dimi. itirafınız olsun. cümleler bile değişti baksanıza. normal şartlar altında gereksiz ‘ben’ zamirini kullanmazdım bir kere. bunu bi ayırın şöyle.

sekiz aydır yapmadığımı şimdi yapıp,  gidip biraz çalışayım diyorum. vicdan meselesi.

19 Mart 2011 Cumartesi

bir mesele var.


ben ne zaman saçlarımı düzleştirsem yağmur yağardı. ama bugün hava oldukça GÜNEŞLİ.
evrenin işleyişinde bir düzensizlik var gençler. her an kötü şeyler olabilir. bunları bilin diye söylüyorum.

* peki, tamam abartmaya gerek yok. öyle çok sık düzleştirmem. bir ki kere anca.
yani söylemek istediğim, panik yapmayın. merdivenleri ikişer ikişer inerek uzaklaşabilirsiniz.

* bu fotoğrafın konumuzla yakından, uzaktan, şurdan burdan herhangi bir ilgisi yok. hiçbir zaman olmadı. bu demek değildir ki, sonsuza kadar olmayacak.

bilemiyorum. bugün tuhaf.

13 Mart 2011 Pazar

tahmin etmesi zor.



Güneşli bir gün.
Burada bahar erken başladı. Birkaç gün sonra ne olur bilmiyorum. Buraya birşeyler karalamayı gerçekten özlemişim, bu ayrı. cümlelerim bile basitleşmiş baksanıza.  yani noktalama işaretlerine bile aldırış etmiyorum. etmem gerekmiyor zaten, umursamazsınız değil mi? öyle olmalı. en doğrusu. düşünsenize, bir cümlede virgülün daha çok önem taşımasına özne kırılmaz mıydı? 

Hani İstanbul'da ilk olarak insanlar ve beş liralık saatler dikkatimi çekmişti. sanki her köşe başına yayılmışlar ve gözlerinize alışkanlık yüklüyorlardı. işte öyle. yani söylemek istediğim, nereye baksam güzel bir cümle, ben onlara baktıkça anlamlaşan birkaç güzel ağaç ya da elmalı turta. ne biliyim, tatlı bir tuhaflığı var.

Bugün biraz yürüdüm. binaların üzüntüsü korkunçtu. daha önce kimse onlara benim baktığım gibi bakmamış. her adım attığında elinden tutup kaldıracakmış gibiydiler. canlı sanki. yollarda hiç çiçek görmedim, ilginç. Ve sonra eve gidip biraz Pink Floyd dinledim. bugünlerde yapabileceğim daha iyi birşey yok.

Ve şimdi, hep beraber bunu dinleyip kahvelerimizi yudumluyoruz.

* yok hayır, Pink Floyd dinleme saati değil henüz.